DOLAR 34,0062 0.37%
EURO 37,6018 0.16%
ALTIN 2.716,35-0,22
BITCOIN 1961455-1,28%
Ankara
26°

PARÇALI AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

  • EngüncelHaberler
  • İYİ Parti lideri Akşener’den Yargıtay’a tepki: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bir anayasal devlet krizine sürüklenmesine asla izin vermeyeceğiz

İYİ Parti lideri Akşener’den Yargıtay’a tepki: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bir anayasal devlet krizine sürüklenmesine asla izin vermeyeceğiz

ABONE OL
10 Kasım 2023 21:48
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına, yaptığı yazılı açıklamayla tepki gösterdi.Akşener’in yaptığı izah şöyle: “Ülkemizde son yaşanan gelişmeler maalesef Anayasal Devlet kavramını hedef meydan ciddi bir kriz tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Vatandaşlarımızın ömür standartlarını da doğrudan etkileyebilecek böylesi bir krizin, devletimizin niteliklerini ve bekasını sarsmadan, olabildiğince hızlı bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Bu kapsamda öncelikli uyarı ve önerilerimizi paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz üzere Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından, Anayasa Mahkemesi’nin adalet ihlali yönünde aldığı bir karara uyulmayacağına ve ‘kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak adalet ihlalinin kabulü yönünde rey kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulması’ üzerine bir hüküm vermiştir. Öncelikli olarak şunu anlatım etmek isterim ki; Anayasa Mahkemesi’nin tüm yasa yollarının tüketilmesinin ardından kendisine vazife ve yetki olarak verilen bireysel başvuruda verdiği kararın itiraz merci yoktur ve Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre ‘Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.’ Söz konusu kararlar her şahıs ve kurumu bağladığına göre bu karara uyulmaması düşünülemez. Ayrıca gene hatırlatmak isterim ki; bir öbür Anayasal kurum olan Yüksek Seçim Kurulu kararlarına da herhangi bir itiraz merci yoktur.”SON DURUM ASLINDA BİR ANAYASA/DEVLET KRİZİDİR”Bu hükümler dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının uygulanamaz ve Anayasa Mahkemesi’nin görevini yapamaz hâle gelmesi gibi bir sonuçla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Dolayısıyla son hal aslında bir Anayasa/Devlet krizi niteliğindedir. Anayasa’nın bu amir hükümleri olmasına rağmen Anayasa’nın Anayasa Mahkemesi’ne verdiği yetki ve görevlerin yapılamaz hâle gelmesini sağlayan hukuk yolu dışı fiili durumlar, bir hukuk devletinde kabul edilemez. Anayasa’nın 6. maddesine göre; ‘Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.’ Şüphesiz ki, Anayasa tarafından Anayasa Mahkemesi’ne verilmiş vazife ve yetkiyi ortadan kaldıran Yargıtay 3. Dairesi’nin kararı, kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisidir.”ANAYASA VE KANUNLARLA VERİLMİŞ YETKİ İLE GÖREVLERİN ÜSTENİLMESİ DEVLET NİZAMI BAKIMINDAN DA HAYATİ ÖNEMDEDİR”Bütün bunların ötesinde, Anayasa’nın belirlediği vazife ve yetki kapsamı dışında olan bir kararın TBMM’ye sevk edilerek uygulanmasını istemek; ulus iradesinin tecelligahı olan TBMM’yi de bu hukuki olmayan sürecin bir unsuru hâline getirecektir. Ancak TBMM’nin, yargı organları arasında Anayasa’nın vermediği bir yetkinin kullanımının meşrulaştırma aracı yapılmaya çalışılması ve böylesi bir fiili duruma maruz bırakılması, kesinlikle kabul edilemez. Cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliği dikkate alındığında, Anayasa ve kanunlarla verilmiş yetki ile görevlerin üstenilmesi devlet nizamı bakımından da hayati önemdedir. Hukuk düzeninin ortadan kalkması, Türk milletinin devletine olan güvenini derinden zedeleyecektir. Fiili durumları, hukukun önüne geçirme hatası; Cumhuriyetimizin ve devlet yapımızın kadim hukuk devleti niteliğine de gölge düşürecektir.”CUMHURBAŞKANLIĞI HUKUK POLİTİKALARI KURULU’NUN BAŞKANVEKİLİ, YARGI ORGANLARI ARASINDA MAALESEF SİYASİ VE İDEOLOJİK TASNİFLER YAPMIŞ”Karşılaştığımız bu sorun, hem Anayasamızın uygulanmasını hem de devlet organlarımızın düzenli ve uyumlu çalışmasını ortadan kaldıracak bir tehlikeye ve öneme sahiptir. İşte tam bu noktada Anayasa’nın 104’ün maddesi, Cumhurbaşkanı’na ‘Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder.’ görevini vermiştir. Cumhurbaşkanı’nın başkanı olduğu Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu’nun başkanvekili, yargı organları arasında maalesef siyasi ve ideolojik tasnifler yapmış ve Anayasa’nın öngördüğü nizamın dışında konuşlandırmış, Anayasa’nın belirlediği vazife ve yetki dışındaki Yargıtay kararını da hukuku aşan bir nitelemeyle ‘cesaret’ olarak tanımlamıştır. Bu ifadeler her şeyden önce Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na verdiği görevleri tanımaz ve uygulamaz hâle düşüren sorumsuz bir yaklaşımdır. Bu sakıncalı tavır, devletin kurumları arasına ideolojik enlem yapılanmaları meşrulaştırmanın yanı dizi birbirine karşı kışkırtan ve hukuk devleti ilkesini de çiğneyen bir duruştur.”DEVLETİMİZİN BEKASINA YÖNELİK BÖYLESİNE AYRIŞMA VE ÇATIŞMALARIN VAHİM SONUÇLARI OLACAĞINI SORUMLULUK SAHİBİ HERKESE HATIRLATMAK İSTERİM”Anayasa ve kanunların belirlediği amel bölümü dışında, yargı organlarının siyasi ve ideolojik bir enlem yapılanmanın ve çekişmenin unsuru hâline getirilmesinin, vazife ve yetki dışı kararlara ve kumpaslara cüret etmesinin keder tecrübelerini; aziz Türk milleti olarak yakın bir geçmişte yaşadık. Elbette Sayın Erdoğan da o günlerin memleketimize ve milletimize vermiş olduğu zararı hatırlıyordur. Dolayısıyla devletimizin bekasına yönelik böylesine ayrışma ve çatışmaların vahim sonuçları olacağını sorumluluk sahibi herkese bir kere daha hatırlatmak isterim. Bütün bu rahatsız edici gelişmelerin sonucunda, ülkemizde anayasal hukuk düzeninin güvenliği konusunda, milletimizle beraber derin bir endişe duyuyoruz. Bu sebeple de; devletimizin ve milletimizin bütünlüğü ile devamlılığını önceleyen siyasi sorumluluğumuzun gereği olarak bu konudaki uyarılarımızı anlatım etmek isterim.”ERDOĞAN, KRİZ SARMALINI ÖNLEMEK YERİNE MAALESEF YİNE BİR TARAF OLMAYI SEÇMİŞTİR”Öncelikle karşılaştığımız bu yargı krizinin mevcut Anayasal ve kanuni tertip çerçevesinde yargı mekanizmaları içinde çözülmesi için, tüm kurumlarımız sorumluluk ve görevleri yerine getirmelidir. Bu kapsamda Sayın Erdoğan ilk açıklamasında, Cumhurbaşkanlığı sıfatının kendisine verdiği ‘Anayasanın uygulanması, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme’ görevini yerine getirmek ve kriz sarmalını önlemek yerine maalesef gene bir yan olmayı seçmiştir. Ancak bugün yapmış olduğu değerlendirmede ‘taraf’ değil ‘hakem’ görevi olduğunu belirterek gene ‘kurumlarımız arasındaki görüş ayrılığının bir anayasa ve sistem krizi hâline dönüşmesinin önüne geçecek adımları süratle atacağını’, ‘yüksek yargı kurumlarımızın temsilcileriyle görüşerek, meseleye bir hâl yolu bulacağını’ ortaya koyma gereği de hissetmiştir. Bu tavır değişikliğinin, yaşadığımız krizin çözümüne katkı sağlamak için önemli olduğunu düşünüyor ve devamının da gelmesini umuyorum.Öte yandan Sayın Erdoğan’ın açıklamalarında yer meydan TBMM’nin Anayasa ve içtüzüğe müsait karar sürecinin teröristlerin yurtdışına kaçmasına vesile olduğu yönündeki ağır ithamı, kesinlikle kabul edilemez bir ithamdır.”ERDOĞAN’IN ÖNCELİKLE MEVCUT ANAYASA’YA UYGUN HAREKET EDİLMESİNİ SAĞLAMA GÖREVİ VE SORUMLULUĞU VARDIR”Krizi sonlandıracak meşru beklentimiz, Sayın Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’da verilen vazife ve sorumluluk çerçevesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının kesinliği ve bağlayıcılığına vurgu yapması, hukuk devletini fiilen askıya alacak böyle bir karara karşı Anayasa ve kanunların belirlediği nizam içinde Anayasa Mahkemesi’ne destek vermesidir. Önemle hatırlatmak isterim ki, yaşanan bu krizi gerekçe göstererek yeni anayasa yapımını çözüm olarak sunan Sayın Erdoğan’ın öncelikle mevcut Anayasa’ya müsait hareket edilmesini sağlama görevi ve sorumluluğu vardır.Sayın TBMM Başkanı’nın da TBMM’yi hedef meydan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı karşısında, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını vurgulaması, Anayasa’da yazılı görevler çerçevesinde nihai karara göre işlem yapacağını anlatım edecek bir tutum alması, TBMM’nin işleyişine ve hukukuna sahip çıkma adına önemli olacaktır. Yargıtay Başkanı ise Yargıtay’ın verimli ve düzenli çalışmasını sağlamak görevini temel alarak; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusu konusunda, Başsavcı’nın konuya ilişkin hiçbir yetkisinin olmadığı yönünde krizin çözümünde bir sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir. Yine bu çerçevede Anayasa Mahkemesi Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin suç duyurusu kararını göndermesi hâlinde; söz konusu talebin somut delillere dayanmayan, asılsız ve abes bir söylemden ibaret olduğunu belirten bir gerekçeyle suç duyurusunu işleme koymaması hususunu takdir etmelidir. Hakim Savcılar Kurulu da, krizi başlatan ilk radde mahkemesi başta olmak üzere anayasal bir devlet krizine yol açan ve yargıya güveni zedeleyen bu süreçte rol alanlar hakkında Anayasa ve kanunlar çerçevesinde lüzumlu incelemeleri yapmalıdır.”HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE VE DEMOKRASİMİZE AYNI KARARLILIKLA SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ”Anayasa’nın kurumlara verdiği vazife ve yetkilerin açık, işleyişinin belli olduğu bir hukuk düzeninde; kutuplaşma, çatışma ve ayrışma yaratacak böylesine bir krizin ortaya çıkarılmasının, geri planında hangi özel erek ve hedeflerin olduğu hususunun da kesinlikle değerlendirilmesi gerektiğini düşüyorum. Gelinen aşamada demokrasinin vazgeçilmez kurumları olan siyasi partileri de bu krizin Anayasa’nın öngördüğü hukuk düzeni içinde çözülmesine katkı sağlamaya davet ediyorum. Biz İYİ Parti olarak ilk günden beri bu krizin karşısında; Cumhuriyetimizin, anayasa ve kanunlarla öngörülmüş devlet nizamını korumayı savunduk. Bugünden sonra da hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne ve demokrasimize aynı kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; kanla, canla ve nice keder tecrübeyle inşa edilmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bir anayasal devlet krizine sürüklenmesine asla ruhsat vermeyeceğiz.”NE OLMUŞTU?Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Gezi Davası’nda tutuklandıktan sonra TİP’ten milletvekili seçilen Can Atalay hakkında adalet ihlali olduğunu belirtip tahliye edilmesi yönünde karar veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. AYM’nin Anayasa’yı ihlal ederek yetkisini aştığını, Yüksek Mahkeme’nin kararına uyulmaması gerektiğini belirten Yargıtay, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi için de TBMM’ye bildirimde bulunmuştu.Kaynak: Haberler.com / Politika Meral Akşener İYİ Parti Yargıtay Politika Haberler

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.